11 Haziran 2009 Perşembe

Futbol Fanatizmi

Efenim uzun zaman sonra tekrar bloguma dönünce ve yazmaya karar verince daha evvelinde bahsettiğim futbol ile alakalı bir yazı yazayım istedim. Konuda hazır Murat Belge'den olunca (o'da mehmet barlastan almış zahar) (bende aethewulf dan aldım netekim) olurda insanlar takip ederse blogumu bilsinler ki benim için "takım tutma ve fanatizm nedir"i yazayım istedim.

Bendenizin bu futbol sporuna ilgisinin başlaması çok erken yaşlarda olmamıştır. Geç dediysemde çift haneli yaşlarıda bulmaz. 7-8 li yaşlarımda Erzurum ilinde nefes alıp verirken komşunun TV sinde bir fenerbahçe maçı görmemle başladı. Gazete ve sair yazılı mecraları takip etme şansımın zaten olmadığı bu yaşlarda neden bilemem sarı-lacivert -ki o zamanlar hatırlayanlar bilir hiçbir zaman lacivert değil hep soluk mavidir, çok yıkanmış bir mavi gibi- sevgisi hasıl oldu. Beşiktaşlı bir babanın, trabzonlu bir abinin -terim döneminde galatasaraya kesin dönüş yapmıştır kendisi-, galatasaraylı bir abla ve annenin oluşturduğu ailede fenerli bir birey olmuştum. Döneminde hastalık derecesinde olmasa da bu takıma olan sevgim her geçen yıl sadece büyüdü.


O dönem için pek çok kişinin anlamakta güçlük çektiği nokta aslında benim takımda ki hiç bir oyuncudan dolayı takıma bağımın olmayışıdır ki bu sebepten o zamandan beri ne gelenlere ne gidenlere pek üzülmüşlüğüm yoktur. Zamanla yaş ilerleyip bu top denen oyuncak ile temaslarımız başlayınca takımdan öte bir futbol sevgisi de hasıl oldu ki bu 10 lu yaşlarıma denk gelir. işte o zamandan sonra futbol ciddi anlamda hayatımda yer edinmeye başladı. Zaten bu bahsettiğim yıldan 2-3 sene kadar sonra CM92 ile ile de tanışmak nasip oldu ve her şey başka bir şekle bürünmeye başladı.

Şöyleki efenim şahsım için takım tutma şekli değişmeye başladı bir nevi. Fenerbahçenin yanına, Liverpool onunda yanına Milan eklendi. CM ile ilişkilerimizin haftada bir değilde her gün, günde 8-10 saat olmasından mütevellit Liverpool ve Milan sevgisi Fenerbahçe sevgisi boyutuna ulaştı haliyle. Üstüne bir de futbolcu sevgisi eklendi ki tadından yenmez bir hal aldı.

Aradan geçen uzun yıllarda herkesin diline yapışan endüstriyel futbol kavramı bana hep tuhaf geldi çünkü futbol benim için hiç bir zaman endüstri olmadı. Her ağzını açanın fanatizmden dem vurması -çok kötüymüş gibi- -çok bilirlermiş gibi- , endüstriyel futbol'un kötülüğünden dem vurması beni futboldan değil daha çok medyadan soğuttu. Fanatik bir fenerli olarak oyuncuların gelmesi gitmesinden çok gelen oyuncunun insani tarafı beni ilgilendirdi. Gol attığı zaman pasörüne koşmayan oyuncu alt yapıdan da gelmiş olsa sevemedim. Gol attığında bilincini yitiren ama maç sonunda önemli olan takımın kazanması diye tipleri de sevemedim. Bir düzine takım da değişse kendi karakteri olan maça göre, tribüne göre konuşmayan gamsız oyuncuları bu yüzden sevdim. Ben hiç bir oyuncuda kendini paralamasını auta giden topa koşmasını beklemezdim ki halen de beklemem. Bu açıdan insanların fanatizm derken takımlarından çok oyunculara bağlı olmasını pek anlayamadım.

Üstüne feneri seviyor olmamın bir başarı kriteri de yoktu. Fener'i tutmaya başladığım yıl fenerbahçe şampiyon değildi. Günümüzün güce tapan kitlesinde haz edemeyişimin sebebi belki biraz da budur. Çıkıpda başkanın 3 yıl üstüste şampiyonuz vaadi bana haliyle komik gelmektedir. üstüste oluncak 10 şampiyonluğun benim için bir tadı olmayacaktır kısacası.

Dahada romantikleştirecek olursam futbol sevgimin insanlarla ilişkimden bir farkı bulunmamaktadır. Bazen başarısız, bazen kırgın bazen bozuk olunmasının zararı değil yararı ve güzelliği vardır. Şampiyon olunmadığı sezon kuduran kitlelerin her sene şampiyon olunduğu zaman kiminle neyle eğleşeceğini merak ederim aslında. haliyle kişilerin gelmesi gitmesi, sorunların olması bir dönem ki süper kadronun iki yıl sonra yok olması gibi durumlar iç burksa da ne fener sevgimi ne futbol sevgimi öldürmüyor körüklüyor.

Haliyle burda Murat Belge ve benzerlerinin anlamadığı nokta ortaya çıkıyor. Yani gerçek bir fener fanatiğinin kişilerle bir sıkıntısı olmuyor. Bir fanatik Mustafa Denizli'yi süper hoca gördüğü için fenerde olsun istiyor. -Burası yazarın katılmadığı bir cümledir- Yoksa fenerde olduğu için süper hoca görmüyor. Haliyle Mustafa Denizli ayrılırsa içi burkuluyor hüzünleniyor ama Mustafa Denizli'ye kızmıyor, sövmüyor yerin dibine batırmıyor. O bahsi geçen ve insanların takım fanatiği sandığı kitle genelde kişisel sorunlarını dışa vurmada takım kullanan bir tür faşist eğilim sahiplerinden oluşan kitle oluyor.

Daha güncel bir örnek verecek olursam Mehmet Topuz'u fenerde görmek istemeyişimin nedeni şahsın topçuluğu ve beşiktaşlılığı değil karakter zaafiyetidir ve insan olarak sevmeyişimdir. Yani ben bu Topuz'u futbolda görmek istememekteyimdir. Kavala giren Mustafa Doğanı izlerken ki çektiğim acıda bu yüzdendir, Yine bir beşiktaşlı Sergen'i sarı-lacivert formada izlerken keyif almamda bu yüzdendir. Hatta o sergen sıpasının rüştüye attığı gole gerektirdiği kadar üzülemeyişimin nedenide benzerdir.

Bu durumda fenerliler sektörüne göre biraz light kalıyor olabilirim lakin her halde Murat Belge kadar uzak olmadığım da aşikardır.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder